Fetih gününe sayılı günler kaldı...
1453 bir fethin adı bir duruşun şanıdır...
Fetih yalnızca İstanbul değildir. Fetih biraz kız kulesi, biraz Üsküdar’dır. O kuru bir aşkın adı değildir.
Fetih Fatihtir. Fetih aşktır. Fetih sevdadır. Fetih merhametle muamelenin başlama tarihidir.
Çağlar açmanın zilletten kurtulmanın izzete ermenin adıdır. Fetih şanlı bir duruşun semeresidir.
Fetih biraz fatih biraz dirayet biraz İstanbul’dur. İstanbul fatihin şerefli ruhudur…
Fethin yeni bir yıl döneminde fethin ardından kalan değerlerimizle fethi ne kadar bildiğimizle başlamak lazım gelirdi söze.
Yukarda aşkın ve fethin şefkatin ve merhametin harmanlanmasını ifade etmeye bir kaç kelimeyle gayret ettik.
Fetihten fatihten ve İstanbul’dan bahsederken ne anladığımızı izah etmeli. Fethimizi diri tutmamız için elimizden geleni yapmalıyız.
Her denenmesinde başarısız olunmuş. Bir türlü fethin gerçekleşmediği bir diyar olmuştu İstanbul.
Aslında hak ettiği ellere geçmesini en çok dünyanın başşehri İstanbul istemiştir. En az fatih kadar.
Nitekim denenmiş, istenmiş ancak muvaffak olunamamıştı bir türlü .Zira bir şeyi çok istemeniz yeterli değildi…onu elde etmek için.
Sonra ruhunda iman, vatan, millet, adalet kokan bir lider İstanbul’un fethini kafasına koymuş ve cennetle müjdelenen bir hadise mazhar olmak için yola çıkmıştı.
Yollar onundu ve bir sürü söylenmiş sözler geride kalmıştı Fatih için…
“Çok denendi hiç kimse yapamadı sende yapamazsın” telkinlerine verdiği cevap nesillere örnek teşkil edecek güzellikteydi. Bu güzelliği anlamak için biraz fatih ruhu taşımak yeterliydi.
“Ya İstanbul beni alır yada ben İstanbul’u…”
Fetihten anladığımızda çok önemli. Fetih neyi ifade ediyorsa zihnimizde onu anlarız fetih diyince...
Yedi dil bilen fatih nesillere adaleti, barışı, şefkati öğreten bir davanın adamı olmuş. Fethi bir barış bir huzur için gerçekleştirmiş. Allahın yazmadığı bir fethin olmayacağına iman etmiş. Allah isterse fethin önüne geçilmeyeceğini ilan etmiş bir fatih duruyordu karşımızda... Haksızlığa uğrayan başka milletler bile Osmanlıdan beklentilerini mektuplar ve elçilerle iletmiş. Adalet ve barış için yollara dökülen atalarımızın fetihleri hep mübarek işler için gerçekleşmişti…
Yani adalet yerine bombalar yağdırıp milyonlarca insanı öldürmemiştir.
Her coğrafyada izleri olmuş. Günümüzde bile hala kilise duvarlarında fermanları adalet mısralarıyla doluydu…
Bir çağı kapatan yeni bir çağı açan fetih ve Fatih öyle bir köşeye sığmayacak kadar derin ve anlamlıydı.
Lakin bizim yapmak istediğimiz fethi vurgulamak Fatihin İstanbul aşkını izah etmek. Yeryüzünün yeni bir Fatihe aç oluşunu hatırlatmak zihinlerimizi taze ve diri tutup biraz araştırmaya ve okumaya yöneltmektir.
Geçmişini bilmeyenin geleceği de olmaz sözü burada daha da anlam kazanmakta...
Nesillerine Fatihi ve fethi anlatmayanlar Çanakkale’deki Seyit çavuşun ruhunu hissettirmeyenler diri bir ruh beklemesinler nesillerinden...
Fetih ve Fatih çok önemli iki sevdanın adıdır. Lakin fethin üzerinden bunca yıl devrilip gitmiş olmasına rağmen ardımıza ve önümüze baktığımızda bir sürü gönül gözü ağlatan hadise…
Ne zaman Fatih Sultan Mehmet’in kabrine gitsem başımı kaldırmamam hicabımdan...
Nasıl bir emanet bırakmış atalarımız ve nasıl bir şehri teslim etmiş Fatih bize...
Ve ne hale gelmiş emanetlerimiz…
Fatihin gemileri karadan yürüttüğü ve ilk girdiği kapı Fatih ilçesindeki o kıymetli yer bugünlerde ayyaşların ulu orta sarhoşluğuna sahne olduğu yer olarak durmakta karşımızda. Oysa ellerinden tutup yeni nesilleri gezdirmemiz gereken yerlerden biri olan o tarihi şanlı kapının çehresi içler acısı. Nerde o ilçenin reisi idarecileri kalpleri hiç titremez mi?
Hani fetih ve Fatih aşk ve İstanbul’dur diyoruz. Hani övünüp durduğumuz tarihimiz sayfalarda altın gibi duruyor da eksik yanlarımız neden irdelenmiyor.
Ayasofya’sı mahzunken Fatih ağlıyor. Açılsa ibadete kırılsa çelikten zincirleri kıyametin kopma nedeni mi olurdu acaba?
Fatih ve İstanbul fetih ve aşk nasıl bir irticai faaliyetti. Kim izah edebilir bu anlamsız yakışıksız sözleri?
Sadece fethi yıl dönümünde kutlamamız bir alışkanlık ifadesi miydi?
Fatih ve fetih sıradanlaşmaya mı başladı. Bozulmaya ve sulanmaya başlamış değerlerimiz arasında odamı vardı artık…
Önceliğimiz ve önceliklerimiz mi değişti. Bizi kim öylesine yaşar hale getirdi?
Tüm anlamlı olan değerlerimizin içi bir bir boşaltıldı. Mazlumiyetin adı mağrur ile değiştirildi.
Fethi anma ve kutlama geleneğiyle geçiştirilmemiz istendi...
Oysa Fatihin ruhundan İstanbullun gönlünden geçmekti fetih..Fethin zalime korku mazluma umut oluşunu yer gök bilmeliydi.
Fethin anlamı dolu dolu irdelenmeli yaşatılmalı diri tutulmalıydı...
Hangi eller fatihin nesillerini değiştirip geçmişini unutmak için harekete geçti?
Benim fatih ve fetih denilince aklıma fethin o ihtişamlı mahzun onurlu yanlarından ziyade sonrası geliyor.
Değişmeyi başkalaşmak gibi görenlerin asla muktedir olamayacağını değişmeyi gelişmek olarak bilenlerinse çok başarılı olacağını düşünüyorum…
Fethin ve fatihin anıldığı yeni bir yıl döneminde bir kez daha tarihimizi okuyup gerçeklerle yüzleşelim.
Aşk ve sevda yanlarımızın ateşini körükleyelim. Bizler âlemlere rahmet bir peygamberin ümmetiyiz.
Adalet, barış, merhamet, şefkat bizim ellerimizle tekrar dünyaya hâkim olacak. O nedenle fethi kutlama şölenleri şölen havasında kalmasın yalnızca.
Analım, yaşayalım, yaşatalım, diri tutalım...
Fethin ve fatihin zihinlerimizdeki sıcak yanlarını hep taze tutan AGD ye buradan çok teşekkür ediyorum…
Ülkesine, bayrağına, atalarına sevdalı bir gençlik yetirttirdiği için. Allahtan AGD varda içimiz biraz daha rahat.
Lakin bu mesele hepimizin...
Fatih'i ve fethi hakkıyla algılayıp yaşamamız duası ile.....
MÜMİNE BUCAK Hanfendinin VELFECR.com sitesindeki özel yazısı....
1453 bir fethin adı bir duruşun şanıdır...
Fetih yalnızca İstanbul değildir. Fetih biraz kız kulesi, biraz Üsküdar’dır. O kuru bir aşkın adı değildir.
Fetih Fatihtir. Fetih aşktır. Fetih sevdadır. Fetih merhametle muamelenin başlama tarihidir.
Çağlar açmanın zilletten kurtulmanın izzete ermenin adıdır. Fetih şanlı bir duruşun semeresidir.
Fetih biraz fatih biraz dirayet biraz İstanbul’dur. İstanbul fatihin şerefli ruhudur…
Fethin yeni bir yıl döneminde fethin ardından kalan değerlerimizle fethi ne kadar bildiğimizle başlamak lazım gelirdi söze.
Yukarda aşkın ve fethin şefkatin ve merhametin harmanlanmasını ifade etmeye bir kaç kelimeyle gayret ettik.
Fetihten fatihten ve İstanbul’dan bahsederken ne anladığımızı izah etmeli. Fethimizi diri tutmamız için elimizden geleni yapmalıyız.
Her denenmesinde başarısız olunmuş. Bir türlü fethin gerçekleşmediği bir diyar olmuştu İstanbul.
Aslında hak ettiği ellere geçmesini en çok dünyanın başşehri İstanbul istemiştir. En az fatih kadar.
Nitekim denenmiş, istenmiş ancak muvaffak olunamamıştı bir türlü .Zira bir şeyi çok istemeniz yeterli değildi…onu elde etmek için.
Sonra ruhunda iman, vatan, millet, adalet kokan bir lider İstanbul’un fethini kafasına koymuş ve cennetle müjdelenen bir hadise mazhar olmak için yola çıkmıştı.
Yollar onundu ve bir sürü söylenmiş sözler geride kalmıştı Fatih için…
“Çok denendi hiç kimse yapamadı sende yapamazsın” telkinlerine verdiği cevap nesillere örnek teşkil edecek güzellikteydi. Bu güzelliği anlamak için biraz fatih ruhu taşımak yeterliydi.
“Ya İstanbul beni alır yada ben İstanbul’u…”
Fetihten anladığımızda çok önemli. Fetih neyi ifade ediyorsa zihnimizde onu anlarız fetih diyince...
Yedi dil bilen fatih nesillere adaleti, barışı, şefkati öğreten bir davanın adamı olmuş. Fethi bir barış bir huzur için gerçekleştirmiş. Allahın yazmadığı bir fethin olmayacağına iman etmiş. Allah isterse fethin önüne geçilmeyeceğini ilan etmiş bir fatih duruyordu karşımızda... Haksızlığa uğrayan başka milletler bile Osmanlıdan beklentilerini mektuplar ve elçilerle iletmiş. Adalet ve barış için yollara dökülen atalarımızın fetihleri hep mübarek işler için gerçekleşmişti…
Yani adalet yerine bombalar yağdırıp milyonlarca insanı öldürmemiştir.
Her coğrafyada izleri olmuş. Günümüzde bile hala kilise duvarlarında fermanları adalet mısralarıyla doluydu…
Bir çağı kapatan yeni bir çağı açan fetih ve Fatih öyle bir köşeye sığmayacak kadar derin ve anlamlıydı.
Lakin bizim yapmak istediğimiz fethi vurgulamak Fatihin İstanbul aşkını izah etmek. Yeryüzünün yeni bir Fatihe aç oluşunu hatırlatmak zihinlerimizi taze ve diri tutup biraz araştırmaya ve okumaya yöneltmektir.
Geçmişini bilmeyenin geleceği de olmaz sözü burada daha da anlam kazanmakta...
Nesillerine Fatihi ve fethi anlatmayanlar Çanakkale’deki Seyit çavuşun ruhunu hissettirmeyenler diri bir ruh beklemesinler nesillerinden...
Fetih ve Fatih çok önemli iki sevdanın adıdır. Lakin fethin üzerinden bunca yıl devrilip gitmiş olmasına rağmen ardımıza ve önümüze baktığımızda bir sürü gönül gözü ağlatan hadise…
Ne zaman Fatih Sultan Mehmet’in kabrine gitsem başımı kaldırmamam hicabımdan...
Nasıl bir emanet bırakmış atalarımız ve nasıl bir şehri teslim etmiş Fatih bize...
Ve ne hale gelmiş emanetlerimiz…
Fatihin gemileri karadan yürüttüğü ve ilk girdiği kapı Fatih ilçesindeki o kıymetli yer bugünlerde ayyaşların ulu orta sarhoşluğuna sahne olduğu yer olarak durmakta karşımızda. Oysa ellerinden tutup yeni nesilleri gezdirmemiz gereken yerlerden biri olan o tarihi şanlı kapının çehresi içler acısı. Nerde o ilçenin reisi idarecileri kalpleri hiç titremez mi?
Hani fetih ve Fatih aşk ve İstanbul’dur diyoruz. Hani övünüp durduğumuz tarihimiz sayfalarda altın gibi duruyor da eksik yanlarımız neden irdelenmiyor.
Ayasofya’sı mahzunken Fatih ağlıyor. Açılsa ibadete kırılsa çelikten zincirleri kıyametin kopma nedeni mi olurdu acaba?
Fatih ve İstanbul fetih ve aşk nasıl bir irticai faaliyetti. Kim izah edebilir bu anlamsız yakışıksız sözleri?
Sadece fethi yıl dönümünde kutlamamız bir alışkanlık ifadesi miydi?
Fatih ve fetih sıradanlaşmaya mı başladı. Bozulmaya ve sulanmaya başlamış değerlerimiz arasında odamı vardı artık…
Önceliğimiz ve önceliklerimiz mi değişti. Bizi kim öylesine yaşar hale getirdi?
Tüm anlamlı olan değerlerimizin içi bir bir boşaltıldı. Mazlumiyetin adı mağrur ile değiştirildi.
Fethi anma ve kutlama geleneğiyle geçiştirilmemiz istendi...
Oysa Fatihin ruhundan İstanbullun gönlünden geçmekti fetih..Fethin zalime korku mazluma umut oluşunu yer gök bilmeliydi.
Fethin anlamı dolu dolu irdelenmeli yaşatılmalı diri tutulmalıydı...
Hangi eller fatihin nesillerini değiştirip geçmişini unutmak için harekete geçti?
Benim fatih ve fetih denilince aklıma fethin o ihtişamlı mahzun onurlu yanlarından ziyade sonrası geliyor.
Değişmeyi başkalaşmak gibi görenlerin asla muktedir olamayacağını değişmeyi gelişmek olarak bilenlerinse çok başarılı olacağını düşünüyorum…
Fethin ve fatihin anıldığı yeni bir yıl döneminde bir kez daha tarihimizi okuyup gerçeklerle yüzleşelim.
Aşk ve sevda yanlarımızın ateşini körükleyelim. Bizler âlemlere rahmet bir peygamberin ümmetiyiz.
Adalet, barış, merhamet, şefkat bizim ellerimizle tekrar dünyaya hâkim olacak. O nedenle fethi kutlama şölenleri şölen havasında kalmasın yalnızca.
Analım, yaşayalım, yaşatalım, diri tutalım...
Fethin ve fatihin zihinlerimizdeki sıcak yanlarını hep taze tutan AGD ye buradan çok teşekkür ediyorum…
Ülkesine, bayrağına, atalarına sevdalı bir gençlik yetirttirdiği için. Allahtan AGD varda içimiz biraz daha rahat.
Lakin bu mesele hepimizin...
Fatih'i ve fethi hakkıyla algılayıp yaşamamız duası ile.....
MÜMİNE BUCAK Hanfendinin VELFECR.com sitesindeki özel yazısı....