Dünyada önemli gelişmelere neden olan kutlu doğum, insanlık tarihinin en önemli olaylarından biridir.
Çünkü O'nun dünyaya geldiği dönemde, insanlar her türlü değer
ölçülerini yitirmiş,kelimenin tam anlamıyla yollarını şaşırmışlardı.
Küfür ve haksızlık gönülleri karartmış, Allah'a giden yoldan
uzaklaştırmıştı.
Sosyal hayat bozulmuş, ahlak tamamen raydan çıkmıştı. Kadınlara esir
muâmelesi yapılıyor, bir eşya gibi alınıp satılıyordu, kız çocukları
acımasızca diri diri toprağa gömülüyordu.
Yeryüzünde insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey olan huzur, can ve mal güvenliği kalkmış gibiydi.
Dünyanın birçok köşesi kanlı boğuşmalara sahne oluyordu. Cihanın
ıslâhı bir peygamberin gönderilmesine muhtaçtı. Bütün ümitler, Yahudi ve
Hristiyan dinlerinin müjdelediği (Bkz. Saff, 6) âhir zaman peygamberine
yönelmişti. Bütün dünya, karanlıklar içinde, bu kurtarıcının gelmesini
dört gözle bekliyordu.
İşte Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), böyle bir zamanda dünyaya
gelmişti. Bu gecenin sabahı gerçekten de nurlu bir sabahtı. İnsanlık
için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet
güneşi ve hidâyet meşalesi olan Sevgili Peygamberimizin gönderilişi,
Yüce Allah'ın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu
hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "İçlerinden, kendilerine
Allah'ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve
hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, mü'minlere büyük bir
lütufta bulunmuştur. Halbuki onlar önceleri apaçık bir sapıklık
içindeydiler."(Âl-i İmrân, 164) Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle o,
âlemlerin Rabbinden, âlemlere rahmet olarak gönderildi. (Bkz. Enbiyâ,
107)
Hz. Peygamber'in, güzel ahlâkla yoğrulmuş hayat tecrübesini
araştırmaya, ondan yararlanmaya, her zaman olduğu gibi bugün de çok
ihtiyacımız vardır. Sevgili Peygamberimiz'i, onun güzel ahlâkını,
davranış ve uygulamalarını, gelişen dünya şartlarına yön verecek,
insanlığın problemlerine çözüm getirecek Kur'an-ı Kerim'i zenginliği ile
yeniden tanımalı ve tanıtmalıyız.
Peygamberimizin doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhiler
söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir. Onun doğumunu
anmaktan asıl maksat, evrensel olan risâletini, yüksek ahlâkını,
fazîletini, adâlet ve doğruluğunu hatırlamak ve bunları hayatımızda
uygulama azmini tazelemektir. Yüce Allah'ın sevgisine, hoşnutluğuna ve
bağışlamasına ermenin yeğane yolu, Hz. Peygamber�in yolundan gitmektir.
Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "(Ey Muhammed!) De ki:
Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve
esirgeyicidir." (Âl-i İmrân, 31) Bu ayette de belirtildiği gibi, Allah'ı
hoşnut etmek, O'nun Peygamberine uymak ve onu örnek almakla mümkündür.
..::KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN::..
Yorum yok.