YEŞİLYOLCULAR | SANAL ALEMİN İMAM HATİP ŞUBESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    ...Tasavvufta Lale...

    RanaNur
    RanaNur
    En Yeşilyolcu

    En Yeşilyolcu

    Kadın
    Mesaj Sayısı : 731
    Nerden : Eskişehir
    Okul : Sakarya İlahiyat Fakültesi
    İleti : Hâdim-ul Kur'an / Hâfiz-ul Kur'an..
    Ruh hali : ...Tasavvufta Lale... Utanga10
    Teşekkür : 8
    Puanı : 304
    Kayıt tarihi : 11/08/08
    110309

    ...Tasavvufta Lale... Empty ...Tasavvufta Lale...

    Mesaj  RanaNur


    Tasavvufta Lale...


    ...Tasavvufta Lale... 1925



    Aşkımdan pürsafâyımdır sanırsın belki bu demler…
    Aşkın neşvesi olmaz
    Lâle; Eğlâl
    Leylî; Leylâ olmadan Ey güzel…

    * * *

    Üzerimde aşkın pırıltıları olabilir belki…
    Veya âşıkların in'ikasıyla bir kıvılcım görebilirsin yüzümde…
    Bu yüzümde gördüklerin ancak bir gölge ve akisten ibarettir. Ne özüdür, ne de kendisi…
    Aynada yüzünü gördüğün vakit:
    "-Bu zât benim gibi biridir ancak!" diyebilir misin_?
    Bir nehrin üzerine düşen yaprak için:
    "-Bu ne güzel, ne berrak bir sudur." diyebilmen mümkün müdür_? Sana berrak su diyebilmeleri için bulutların ötesinden dökülüp gelen ve nehre karışan bir yağmur damlası olman îcâb etmez mi_?

    İşte benim aşka yakınlığım onun akışıyla yönlenen bir yaprak kadar yakın, uzaklığım ise bir o kadar ondan ayrı bir cisim olup ona karışmamdaki zorluktan ve sırdandır.

    Lâle, kelime olarak ele alındığında Arapça "Allâh" lâfzına âit harfleri taşımakta olduğu görülür. Eğlâl kelimesi de "lâle" kökünden gelir. Eğlâl ise Yâsin Sûresi'nde "eğlâlen" şeklinde geçmektedir. Manası ise; "boyunduruk"tur.

    Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz hicret edecekleri vakit kapıdaki müşrikleri etkisiz hâle getirmek için Yâsin Sûresi'nin bu âyetini okuyarak onlara bir avuç toprak atmıştı. Müşrikler bunun etkisiyle sanki boyunlarına boyunduruk geçirilmişçesine başlarını aşağıya indirememiş ve Efendimiz'i görememişlerdi. Onlar Efendimiz'i göremedikleri gibi gözleri kâinatın bütün hakîkatlerine âmâ olmuştur.

    Bunun mukâbili olarak kalblerine Allâh lafzını yerleştiren ve istîdâdınca idrak etmiş olan Hak âşıkları da sanki boyunlarına nurdan bir halka geçirmişcesine başları yukarıda ilâhî cezbeye gark olmuş, onun neşvesiyle müstağrak bir hâldedirler. Aşağının kötülük ve pisliklerinden uzak, mâsivâdan arındırılmış bir gönülle herşeyden mahrûm olanlar için duâ ve ilticâ hâlindedirler.

    Lâlenin harfî manası "hilâl"e de ulaşmaktadır. Onlar semâdaki hilâlin parıltılarıyla yol alır, yıldızlarla semaya dururlar. Bir semâzenin en makro hâlidir, hilâli çevreleyen yıldızlar…

    Lâlenin ebced hesabı 66'dır. Altmış altı "Elhamdülillâh"a denk gelir. Onlar o hayret makamının coşkusuyla yaşadığı istiğrak hâline hamdederek "Elhâmdülillâh" derler.

    Lâlenin içi kömür gibidir. Ancak dıştan görünmez. Dışı ise içinin tam tersine pasparlak, canlı ve rûha sekînet verici bir görünüme sahiptir. Onun bu hâli tıpkı bağrı yanık bir dervişin mütebessim nûr hâleli yüzüne benzer.

    Gerçek lâlelerin hepsinde renkli altı yaprak bulunur. Bu ise îmanın altı nûrunun libâsına bürünen dervişin îmân ve ihsan potasında erimesi ve daha sonra bu nurun şualarıyla derinden bir yanışa gark olmasının da bir simgesidir.

    Bununla beraber Kur'ân-ı Kerîm'in (aynı zamanda Fâtiha sûresinin) altıncı âyeti de "Bizi dosdoğru yola (Sırât-ı Müstakîm'e) ilet" âyet-i kerimesidir. Bu âyet aynı zamanda bir duâ vasfı taşımaktadır.

    Lâlenin renkli yapraklarının yukarıya doğru olması da tıpkı bir dervişin duâ edişindeki edâyı andırır. Zira derviş bu hâl ile sırât-ı müstakîm üzere olmayı murâd etmiş ve ifrat-tefrit noktalarını törpüleyerek hakîkate, yani istikâmete ermiştir. Ve tıpkı lâlenin derûnundaki siyahlığı göstermemesi gibi o da içinde yaşadığı yanış halini gizlemiş ve kendine her nazar edene o güzel rengini sunarak ona ferahlık vermiştir. Nitekim lâlenin en revaç bulduğu dönemlerden biri olan Osmanlılar zamanında ona, "ferâhâver (ferahlık veren)" denmiştir. İşte bu vasıflarla vasıflanan derviş de tıpkı lâlenin bu adını alarak etrafına letâfet ve zerâfet saçmış, gönüllere âb-ı hayat sunmuştur.

    Hülâsa; lâlenin eğlâl oluşu, Lâlenin hakîkat deryasına dalış hâlidir.
    Leyl; gece demektir. Gece sevda demektir. "Sevda"nın asıl manası "siyah"tır. Gece kıymet bilene "kara sevda"nın yaşandığı ânlardır. Eğer sen geceyi kopkoyu bir boşluk olmaktan çıkarmak istersen, gönüldeki yârları ve ağyârları yok etmelisin! İşte o zaman her yer sana âyân olur. Sanırsın ki gece bitmiş de gündüz oluvermiştir. Böylece fânî muhabbetler silinerek kalb sevdânın deryâsının derinliklerinde yolculuğa çıkmıştır. Burada bahsedilen "Leylâ" temsîlî olup, asıl
    kasdedilen "Mevlâ"dır. Her yerin âyân oluşuyla kalb kâinâtın esrârını okuyucu ve alıcı bir hâle gelir. Ve Cebrâil'in "Oku" emrini müteâkiben örtüsüne bürünen ürkek yürek, artık serpilip açılır ve her yanda Leylâ'yı "Mevlâ" görür hâle gelir.

    Ey Gönül! Cânına üflenen nefhayla yan da kavrul! Amma lâle gibi ol ki, hâlinden sadece "yâr" haberdâr olsun. Öyle ki, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- ümmeti için gönlü dâim hüzne gark olurken dahî, yüzü her lahzâ beşûş (mütebessim) idi…


    alıntı
    Bu yazıyı burda paylaş : reddit

    Nazenin gülü

    Mesaj Perş. Mart 12, 2009 11:58 am  Nazenin gülü

    Rabia Koray'ın bir yazısı yanlış hatırlamıyorsam uzun zaman önce bi dergide okumuştum.

    Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- ümmeti için gönlü dâim hüzne gark olurken dahî, yüzü her lahzâ beşûş idi…

    bende birşey ekleyeyim.

    LALELİ BİR DÜŞTÜR BENİM Kİ
    LALEDEN BİR GÜLÜŞ SENİN Kİ
    LALEZAR BİR SERZENİŞTİR BENİM Kİ
    LALEDEN BİR CEVAP SENİN Kİ
    LALE DİYORSAM SİYAHNDANDIR.
    LALE SEVDASIDIR BİZİM Kİ.....
    Zeynebb

    Mesaj Cuma Nis. 10, 2009 6:00 am  Zeynebb

    Rabbim razı olsun ablalar bounce bounce

      Forum Saati Cuma Nis. 19, 2024 11:11 am