"... Yusuf daha nice yıllar zindanda kaldı"
(Yusuf Suresi, 42)
-Kuran'da
bildirildiği üzere- Allah'a imanı ve güzel ahlakı ile tanınan Hz. Yusuf'un
suçsuz yere hapis yatmış olmasıdır. Hz. Yusuf, kendisinin suçsuz
olduğuna dair deliller apaçık ortada olmasına rağmen,
Allah'ın dinini anlatan bir insan olduğu için iftiraya uğramış, ardından
hapse atılmış ve yıllar yılı hapiste kalmıştır. Bu olaylar esnasında, başına her gelenin Allah'tan bir hayır olduğunu bilmiş, hapiste dahi tebliğ
vazifesine devam ederek diğer mahkumlara Allah'ın varlığını ve güzel
ahlakı anlatmış, hapis hayatı boyunca asla bir şikayette bulunmamıştır.
İşte onun bu tavrı, kendisinden sonra gelen tüm müminlere
de güzel bir örnek teşkil etmiştir.
Hz. Yusuf'tan başka İmam-ı A'zam, İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel ve
yakın tarihimizden Bediüzzaman Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan
ve Gönenli Mehmet Efendi gibi Kuran ahlakını anlatmak için yaptıkları
mücadele ile bilinen samimi Müslümanlar, Allah'ı ve dini inkar
eden, müminlerin samimiyetlerini takdir edemeyen kişiler tarafından
haksız yere suçlanmışlardır. Bu değerli İslam büyükleri de aynı Hz. Yusuf gibi başlarına
gelen zorluk ve sıkıntıyı kendileri için bir nimet bilmişler, ahiretteki
karşılığını düşünerek sevinmişlerdir. Hapis hayatındaki zorlukların
kendileri için manevi bir eğitim, bir nevi inzivaya çekilme olduğunu
düşünerek, hapiste değil de Medrese-i Yusufiye'de olduklarını
kabul etmişlerdir.
Ömrünün büyük bir bölümünü Medrese-i Yusufiye'de geçirmiş
Bediüzzaman Said Nursi, Denizli hapishanesinde yazdığı Meyve
Risalesi'nde hapishaneyi bir medrese olarak gördüğünü şöyle ifade
eder:
"… Eskiden beri az bir ihaneti ve tahakkümü kaldıramadığım halde;
sizi yeminle temin ederim ki ahirete imanın nuru ve kuvveti bana
öyle bir sabır ve tahammül ve teselli ve metanet, belki mücahidane,
karlı bir imtihan dersinde daha büyük bir mükafatı kazanmak
için bir şevk verdi ki, ben bu risalenin başında dediğim gibi, kendimi
Medrese-i Yusufiye ünvanına layık bir güzel ve hayırlı
medresede biliyorum."
Hz. Yusuf da
yaşadığı tüm zorluklardan sonra hem dünyada hem de ahirette çok
güzel nimetlerle karşılık bulmuştur. Allah müminleri bu konuda şöyle
müjdeler:
1. Kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse,
hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.
(Maide Suresi, 56)
2. "Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim
de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü
ve üstün olandır.
(Mücadele Suresi, 21)
Not:Alıntıdır.
(Yusuf Suresi, 42)
-Kuran'da
bildirildiği üzere- Allah'a imanı ve güzel ahlakı ile tanınan Hz. Yusuf'un
suçsuz yere hapis yatmış olmasıdır. Hz. Yusuf, kendisinin suçsuz
olduğuna dair deliller apaçık ortada olmasına rağmen,
Allah'ın dinini anlatan bir insan olduğu için iftiraya uğramış, ardından
hapse atılmış ve yıllar yılı hapiste kalmıştır. Bu olaylar esnasında, başına her gelenin Allah'tan bir hayır olduğunu bilmiş, hapiste dahi tebliğ
vazifesine devam ederek diğer mahkumlara Allah'ın varlığını ve güzel
ahlakı anlatmış, hapis hayatı boyunca asla bir şikayette bulunmamıştır.
İşte onun bu tavrı, kendisinden sonra gelen tüm müminlere
de güzel bir örnek teşkil etmiştir.
Hz. Yusuf'tan başka İmam-ı A'zam, İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel ve
yakın tarihimizden Bediüzzaman Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan
ve Gönenli Mehmet Efendi gibi Kuran ahlakını anlatmak için yaptıkları
mücadele ile bilinen samimi Müslümanlar, Allah'ı ve dini inkar
eden, müminlerin samimiyetlerini takdir edemeyen kişiler tarafından
haksız yere suçlanmışlardır. Bu değerli İslam büyükleri de aynı Hz. Yusuf gibi başlarına
gelen zorluk ve sıkıntıyı kendileri için bir nimet bilmişler, ahiretteki
karşılığını düşünerek sevinmişlerdir. Hapis hayatındaki zorlukların
kendileri için manevi bir eğitim, bir nevi inzivaya çekilme olduğunu
düşünerek, hapiste değil de Medrese-i Yusufiye'de olduklarını
kabul etmişlerdir.
Ömrünün büyük bir bölümünü Medrese-i Yusufiye'de geçirmiş
Bediüzzaman Said Nursi, Denizli hapishanesinde yazdığı Meyve
Risalesi'nde hapishaneyi bir medrese olarak gördüğünü şöyle ifade
eder:
"… Eskiden beri az bir ihaneti ve tahakkümü kaldıramadığım halde;
sizi yeminle temin ederim ki ahirete imanın nuru ve kuvveti bana
öyle bir sabır ve tahammül ve teselli ve metanet, belki mücahidane,
karlı bir imtihan dersinde daha büyük bir mükafatı kazanmak
için bir şevk verdi ki, ben bu risalenin başında dediğim gibi, kendimi
Medrese-i Yusufiye ünvanına layık bir güzel ve hayırlı
medresede biliyorum."
Hz. Yusuf da
yaşadığı tüm zorluklardan sonra hem dünyada hem de ahirette çok
güzel nimetlerle karşılık bulmuştur. Allah müminleri bu konuda şöyle
müjdeler:
1. Kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse,
hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.
(Maide Suresi, 56)
2. "Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim
de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü
ve üstün olandır.
(Mücadele Suresi, 21)
Not:Alıntıdır.