İslâm Hukûkunda KREDİ KARTI
Kredi kartı sistemini İslâm fıkhı açısından belli bir akit içersine oturtmamız mümkün olsa da, banka ile kart hâmili arasındaki sözleşme metnine baktığımızda, fıkhen câiz olmayan birçok anlaşmaların olduğunu görmekteyiz.
Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd, O’nun peygamberi Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e, Âl ve Ashabına selâm olsun.
Allah-u Teâlâ hazretleri bazı hükümleri Kur’an ayetleri ile beyan ederken, bazılarını da Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in lisanıyla beyan etmiş; birçok mesele hakkında ise sarâhaten ayet ve hadîs getirmeyip müçtehitlerin o hükme ulaşabilmeleri için belli başlı emâreler ve yollar hazırlamıştır. 1
Şüphesiz bunda birçok hikmetler vardır. Bizler müçtehid olmadığımız için, hakkında kesin âyet ve hadis bulunmayan, evvelki âlimlerimizin de hakkında ifade edilen belli başlı görüşlerinin olmadığı, bâhusus yeni meseleler hakkında, ilmine ve takvasına güvendiğimiz âlimlerimizin görüşlerine müracaat edip konu hakkındaki mütâlaalarını alarak meseleleri değerlendirmemiz gerekmektedir.
Bu ay ki meselemiz de, hakkında birçok makaleler yazılan, bazılarının “külli olarak haramdır, yaklaşılmaması gerekir” dediği, bazılarının da bunun aksine “herhangi bir problem yoktur” dediği, bazılarının ise her iki görüşün ortasında bir yol izleyerek “belli başlı işlemler yapılırsa haram, yapılmadığı takdirde de helâl” dedikleri “kredi kartı sistemi”ni ele alıp, gücümüz nispetince âlimlerimizin görüşleri ışığında, sizlere ifade etmeye gayret edeceğiz. Şüphesiz muvaffakiyet Allah’tandır. Meselemizin dini boyutunu daha iyi tetkik edebilmemiz için, günümüz şartlarında kredi kartlarının hangi minval üzere olduğu ve işleyiş tarzlarının neler olduğunu şüphesiz bilmemiz gerekir. Bundan dolayı öncelikle kredi kartının tanımı, oluşumu ve günümüzdeki seyrini inceleyeceğiz; daha sonra da dini boyutunu inceleyebilmemiz için İslâm Hukukçularının bu sistemi, fıkıhta hangi başlık adı altında ele aldıklarını ve yaptıkları değerlendirmeleri inceleyeceğiz.
İnsanlığın, ekonomide klasik ödeme aracı olarak kullandığı evrensel değer ölçüsü hiç şüphesiz paradır. Bununla birlikte, dünya ekonomi sistemleri paraya alternatif olarak, çeşitli ödeme araçları geliştirmişlerdir. Bâhusus “çek” yakın tarihimizde en modern yol olarak görülmüş; ancak hesap sahibinin bankada parasının olmaması ve çeki veren bankanın bu karşılığı taahhüt etmemesinden dolayı birtakım sıkıntılar olmuştur. Bankacılık sektörünün ve teknolojinin hızla gelişimi sonucu olarak da kredi kartı kullanımı başlamış; hatta günümüz dünyasında nakit kullanımından daha fazla olmuştur. Nitekim Türkiye’de kredi kartı kullanımının 28 milyonu aştığı da, ekonomi haberlerinde dile getirilmektedir.
Memleketimize, 1968 tarihinde ilk giren kredi kartı “diners clup”, peşinden de Türk Ekspres Havacılık Limited Şirketi’yle beraber “American Express” kartları, 1975 yılından sonra da “euroc cart”, “master cart” ve “Access” kredi kartları olmuştur. 1980li yıllarda bankaların kredi kartı uygulamalarına başladığı, 1984 yılında da “Visa”nın Türkiye ofisini açmasıyla daha fazla yayıldığı, 1987de de ATM dediğimiz elektronik veznelerin açılmasıyla, günümüz kredi kart sisteminin oluştuğunu ekonomi eserlerinde görmekteyiz.
Oluşum ve kullanım mahiyetleri itibarıyla birçok banka kartları mevcuttur. Bu kartları genel olarak üç başlık altında değerlendirmemiz mümkündür.
1- Ödeme kartları (Charge Card): Alış veriş kolaylığı sağlayan fakat kredi özelliği olmayan borçlandırma kartları. Bu tip kartlar, bankadan nakit çekme özelliliğinin hâricinde klasik kredi kartlarında var olan özelliklere sahiptir; yani bu kart hâmili, kartı veren banka ile yapmış olduğu sözleşme doğrultusunda, anlaşmalı mağazalarla nakit taşımaksızın alış veriş yapabilir.
2- Debit Cart: Hesaba doğrudan borç geçilmesini ve alış veriş kolaylığını sağlayan hesaba erişim kartları. Bu tip kartlar müşterinin alacaklı cari hesabı üzerinden çalışır. Zamanımızda bu kartlar çoğunlukla müşterinin bankadaki parasını şubeye uğramadan çekebilmek için kullanılmaktadır. Lâkin bu kartlar asıl işleyiş itibarıyla alış verişlerde kullanılabilmekte ve bu kart ile yapılan harcamalar bankaya ulaştığında hesap bakiyesinden bu tutar düşmektedir. Bu kartlara; Transfer kartları, Hesaba erişim kartları ya da daha genel olarak Banka kartları gibi tabirler de kullanılmaktadır.
3- Credit Cart: Alış veriş kolaylığı sağlayan, nakit olma özelliliğinin yanı sıra kredi kullanma (yani bankadan nakit çekme) imkânı da sağlayan kredi kartları. Bu tip kartlar 1. ve 2. kısımdaki kartlar gibi alış veriş yapma özelliliğine sahip olduğu gibi, ekstra olarak bankadan nakit çekme özelliğine de sahiptir. Köşemizde, fıkhî boyutunu inceleyeceğimiz mesele, bu üçüncü kısım olan kredi kartları olacaktır. Birinci kısımdan olan Ödeme kartları-Charge Card değerlendirilmesi de meselemizin zımnında ele alınıp fıkhî sonucuna gidilecektir.
İkinci kısım olan Debit Cart ise, müşterinin bankadaki parasını yönlendirme (çekme veya bir başka yere transfer etme) için kullanıldığı; nakit çekme veya kredilenme gibi işlemlerin yapılamaması, bankadaki hesabı kadar işlem yapabilme imkânı sağladığı için fıkhî olarak bir sıkıntı arz etmediği kanaatindeyiz. Ancak, faizci kurumlarla -mecbur kılan bir gerekçe olmaksızın- mübah olan işlemleri bile yapmamak suretiyle bir çeşit tavır koymanın, dînî ve ahlâkî bir ödev olduğunu ve bu tip müesseselerle yapılan işlemlerin bunlara pirim vermek olduğunu da göz ardı etmemek gerekir.
Kredi kartının tanımı: En genel anlamıyla kredi kartı, hak sahibi kişiye, yani yetkili kart hamiline açılmış, potansiyel bir kredi olarak nitelendirilebilir. Aynı zamanda kredi kartı, nakit ödeme yapılmaksızın belli bir malı satın alma veya sunulan bir hizmeti edinme imkânını da veren bir ödeme aracı olarak da tanımlanabilir2.
Uluslararası alanda beş büyük kredi kartı kuruluşu vardır. Bunların en önemli ve ülkemizde de en yaygın olanları “Visa ve Mastercart”tır. Bu kuruluşlarla anlaşma yapmayan firmalar kredi kartı çıkaramazlar. Bankalar veya kredi kartı çıkaracak kuruluşlar, bu uluslar arası firmalara çeşitli miktarda ücretler ödemek zorundadırlar. Kredi kartı sisteminde; kredi kartını çıkaran kurum, üye işyeri ve kart hâmili olmak üzere üç taraf mevcuttur ve bunlar arasında değişik sözleşme ilişkileri vardır.
Ancak bu üç taraflı sistem daha ince tetkik edildiğinde diğer tarafların da sisteme katılımlarıyla beş taraflı sistem olduğu anlaşılmaktadır. Bu sistemin tarafları: 1-Lisans veren kredi kartı kuruluşu (Visa, MasterCart) gibi. 2-Lisans alan ve kart pazarlamasını yapan banka. 3-İş yeri ile üye işyeri sözleşmesini imzalamış bulunan banka (bu yukarıdaki banka veya başka bir banka da olabilir.) 4-Yetkili bir bankadan kredi kartını alan kart hamili. 5- Üye işyeri sözleşmesini bir banka ile imzalayan ve kart hamilinin kartını kendi işyerinde kabul eden üye işyeri.3
Meselemizi günümüzde de yaygın olduğu şekliyle üç taraflı sistem olarak ele alıp değerlendirmesini yapmaya gayret edeceğiz. Kredi kartını kullanarak alış veriş yapan kart hamili, kartı veren bankaya borçlanmaktadır. Genel uygulamada banka 30’ar günlük dönemlerde hesap kesimi yapar ve bu dönem boyunca kartla yapılan harcamaları “ekstre” dediğimiz hesap bildirim cetveli ile kart hamiline bildirir. Cetvelde bildirilen borç için banka, kart hamiline yaklaşık 10 günlük ödeme süresi tanır. Bu süre sonunda ödenmeyen borç için günlük gecikme faizi işletir.
Ülkemizde kredi kartlarına dair her türlü faaliyet BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) tarafından denetlenip, tüm banka ve finans kurumları tarafından verilen kartların faiz oranları ve faiz hesaplama yöntemleri bu kurumun resmi internet sitesi olan “www.bddk.org.tr/bankabilgileri/kredibilgileri.aspx”’de güncel olarak yayınlanmaktadır. 4
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi; üç taraflı kredi kartı sisteminde, kartı çıkaran veya hizmete sunan banka ile, kart hamili, bir de anlaşmalı dükkân sahipleri vardır. Kartı hizmete sunan banka ile kart hamili arasında bir kredi kartı sözleşmesi olduğu gibi, banka ile pos cihazı bulunan üye işyeri arasında da, işyeri sözleşmesi mevcuttur. Bu durumda banka her iki sözleşmede taraf olmaktadır. Ancak meselemiz, kredi kartının kullanımı olduğu için banka ile kart hamili arasındaki sözleşmeyi irdeleyip, İslâm fıkhında hangi konuya girdiğine bakacağız.
Banka ile pos cihazı bulunan üye işyeri arasındaki işyeri sözleşmesi ise pos cihazlarının kullanımıyla alâkalı olduğundan, bu meseleyi nasip olursa başka bir yazımızda ele alırız. Kredi kart sisteminin fıkıhta hangi akit türüne girdiği hakkında günümüz âlimleri arasında farklı mütâlaalar olmuştur. Bazıları bu akdi üçlü kefâlet olarak değerlendirmişlerdir. Bu itibarla banka, kart hamiline “Bu kartla yapacağın tüm alış verişlere muayyen bir limite kadar kefilim”; işyerine de, “Benim kartımla alış veriş yapmak isteyenlere muayyen bir limite kadar izin ver, kart hâmillerinin yaptığı alış verişlerinin ödemesi benim üzerimedir yani kefilim”, demiş oluyor. Bu itibarla banka burada alıcı veya satıcı olmuş olmaz yukarıdaki ifade doğrultusunda kefil konumunda olmuş olur. Bu mülahaza ile bakacak olursak, kredi kartı sisteminin caiz olup olmama meselesini, İslam fıkhına göre kefâlet meselesine göz atarak anlayabiliriz. Kefâlet:
Kefâletün bi’n-nefis, kefâletün bi’z-zaman ve kefâletün bi’l-mal olmak üzere üç kısma ayrılır. 5
Ancak meselemiz bu kısımların birinci ve ikinci kısımlarıyla alâkalı olmadığı için araştırmamızı üçüncü kısım olan “kefâletü’n bi’l-mal” meselesi üzerine sürdüreceğiz. Ve kefâlet ifadesi kullanıldığında bu üçüncü kısım kastedilecektir.
Kredi kartı sistemini İslâm fıkhı açısından belli bir akit içersine oturtmamız mümkün olsa da, banka ile kart hâmili arasındaki sözleşme metnine baktığımızda, fıkhen câiz olmayan birçok anlaşmaların olduğunu görmekteyiz.
Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd, O’nun peygamberi Muhammed (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e, Âl ve Ashabına selâm olsun.
Allah-u Teâlâ hazretleri bazı hükümleri Kur’an ayetleri ile beyan ederken, bazılarını da Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in lisanıyla beyan etmiş; birçok mesele hakkında ise sarâhaten ayet ve hadîs getirmeyip müçtehitlerin o hükme ulaşabilmeleri için belli başlı emâreler ve yollar hazırlamıştır. 1
Şüphesiz bunda birçok hikmetler vardır. Bizler müçtehid olmadığımız için, hakkında kesin âyet ve hadis bulunmayan, evvelki âlimlerimizin de hakkında ifade edilen belli başlı görüşlerinin olmadığı, bâhusus yeni meseleler hakkında, ilmine ve takvasına güvendiğimiz âlimlerimizin görüşlerine müracaat edip konu hakkındaki mütâlaalarını alarak meseleleri değerlendirmemiz gerekmektedir.
Bu ay ki meselemiz de, hakkında birçok makaleler yazılan, bazılarının “külli olarak haramdır, yaklaşılmaması gerekir” dediği, bazılarının da bunun aksine “herhangi bir problem yoktur” dediği, bazılarının ise her iki görüşün ortasında bir yol izleyerek “belli başlı işlemler yapılırsa haram, yapılmadığı takdirde de helâl” dedikleri “kredi kartı sistemi”ni ele alıp, gücümüz nispetince âlimlerimizin görüşleri ışığında, sizlere ifade etmeye gayret edeceğiz. Şüphesiz muvaffakiyet Allah’tandır. Meselemizin dini boyutunu daha iyi tetkik edebilmemiz için, günümüz şartlarında kredi kartlarının hangi minval üzere olduğu ve işleyiş tarzlarının neler olduğunu şüphesiz bilmemiz gerekir. Bundan dolayı öncelikle kredi kartının tanımı, oluşumu ve günümüzdeki seyrini inceleyeceğiz; daha sonra da dini boyutunu inceleyebilmemiz için İslâm Hukukçularının bu sistemi, fıkıhta hangi başlık adı altında ele aldıklarını ve yaptıkları değerlendirmeleri inceleyeceğiz.
İnsanlığın, ekonomide klasik ödeme aracı olarak kullandığı evrensel değer ölçüsü hiç şüphesiz paradır. Bununla birlikte, dünya ekonomi sistemleri paraya alternatif olarak, çeşitli ödeme araçları geliştirmişlerdir. Bâhusus “çek” yakın tarihimizde en modern yol olarak görülmüş; ancak hesap sahibinin bankada parasının olmaması ve çeki veren bankanın bu karşılığı taahhüt etmemesinden dolayı birtakım sıkıntılar olmuştur. Bankacılık sektörünün ve teknolojinin hızla gelişimi sonucu olarak da kredi kartı kullanımı başlamış; hatta günümüz dünyasında nakit kullanımından daha fazla olmuştur. Nitekim Türkiye’de kredi kartı kullanımının 28 milyonu aştığı da, ekonomi haberlerinde dile getirilmektedir.
Memleketimize, 1968 tarihinde ilk giren kredi kartı “diners clup”, peşinden de Türk Ekspres Havacılık Limited Şirketi’yle beraber “American Express” kartları, 1975 yılından sonra da “euroc cart”, “master cart” ve “Access” kredi kartları olmuştur. 1980li yıllarda bankaların kredi kartı uygulamalarına başladığı, 1984 yılında da “Visa”nın Türkiye ofisini açmasıyla daha fazla yayıldığı, 1987de de ATM dediğimiz elektronik veznelerin açılmasıyla, günümüz kredi kart sisteminin oluştuğunu ekonomi eserlerinde görmekteyiz.
Oluşum ve kullanım mahiyetleri itibarıyla birçok banka kartları mevcuttur. Bu kartları genel olarak üç başlık altında değerlendirmemiz mümkündür.
1- Ödeme kartları (Charge Card): Alış veriş kolaylığı sağlayan fakat kredi özelliği olmayan borçlandırma kartları. Bu tip kartlar, bankadan nakit çekme özelliliğinin hâricinde klasik kredi kartlarında var olan özelliklere sahiptir; yani bu kart hâmili, kartı veren banka ile yapmış olduğu sözleşme doğrultusunda, anlaşmalı mağazalarla nakit taşımaksızın alış veriş yapabilir.
2- Debit Cart: Hesaba doğrudan borç geçilmesini ve alış veriş kolaylığını sağlayan hesaba erişim kartları. Bu tip kartlar müşterinin alacaklı cari hesabı üzerinden çalışır. Zamanımızda bu kartlar çoğunlukla müşterinin bankadaki parasını şubeye uğramadan çekebilmek için kullanılmaktadır. Lâkin bu kartlar asıl işleyiş itibarıyla alış verişlerde kullanılabilmekte ve bu kart ile yapılan harcamalar bankaya ulaştığında hesap bakiyesinden bu tutar düşmektedir. Bu kartlara; Transfer kartları, Hesaba erişim kartları ya da daha genel olarak Banka kartları gibi tabirler de kullanılmaktadır.
3- Credit Cart: Alış veriş kolaylığı sağlayan, nakit olma özelliliğinin yanı sıra kredi kullanma (yani bankadan nakit çekme) imkânı da sağlayan kredi kartları. Bu tip kartlar 1. ve 2. kısımdaki kartlar gibi alış veriş yapma özelliliğine sahip olduğu gibi, ekstra olarak bankadan nakit çekme özelliğine de sahiptir. Köşemizde, fıkhî boyutunu inceleyeceğimiz mesele, bu üçüncü kısım olan kredi kartları olacaktır. Birinci kısımdan olan Ödeme kartları-Charge Card değerlendirilmesi de meselemizin zımnında ele alınıp fıkhî sonucuna gidilecektir.
İkinci kısım olan Debit Cart ise, müşterinin bankadaki parasını yönlendirme (çekme veya bir başka yere transfer etme) için kullanıldığı; nakit çekme veya kredilenme gibi işlemlerin yapılamaması, bankadaki hesabı kadar işlem yapabilme imkânı sağladığı için fıkhî olarak bir sıkıntı arz etmediği kanaatindeyiz. Ancak, faizci kurumlarla -mecbur kılan bir gerekçe olmaksızın- mübah olan işlemleri bile yapmamak suretiyle bir çeşit tavır koymanın, dînî ve ahlâkî bir ödev olduğunu ve bu tip müesseselerle yapılan işlemlerin bunlara pirim vermek olduğunu da göz ardı etmemek gerekir.
Kredi kartının tanımı: En genel anlamıyla kredi kartı, hak sahibi kişiye, yani yetkili kart hamiline açılmış, potansiyel bir kredi olarak nitelendirilebilir. Aynı zamanda kredi kartı, nakit ödeme yapılmaksızın belli bir malı satın alma veya sunulan bir hizmeti edinme imkânını da veren bir ödeme aracı olarak da tanımlanabilir2.
Uluslararası alanda beş büyük kredi kartı kuruluşu vardır. Bunların en önemli ve ülkemizde de en yaygın olanları “Visa ve Mastercart”tır. Bu kuruluşlarla anlaşma yapmayan firmalar kredi kartı çıkaramazlar. Bankalar veya kredi kartı çıkaracak kuruluşlar, bu uluslar arası firmalara çeşitli miktarda ücretler ödemek zorundadırlar. Kredi kartı sisteminde; kredi kartını çıkaran kurum, üye işyeri ve kart hâmili olmak üzere üç taraf mevcuttur ve bunlar arasında değişik sözleşme ilişkileri vardır.
Ancak bu üç taraflı sistem daha ince tetkik edildiğinde diğer tarafların da sisteme katılımlarıyla beş taraflı sistem olduğu anlaşılmaktadır. Bu sistemin tarafları: 1-Lisans veren kredi kartı kuruluşu (Visa, MasterCart) gibi. 2-Lisans alan ve kart pazarlamasını yapan banka. 3-İş yeri ile üye işyeri sözleşmesini imzalamış bulunan banka (bu yukarıdaki banka veya başka bir banka da olabilir.) 4-Yetkili bir bankadan kredi kartını alan kart hamili. 5- Üye işyeri sözleşmesini bir banka ile imzalayan ve kart hamilinin kartını kendi işyerinde kabul eden üye işyeri.3
Meselemizi günümüzde de yaygın olduğu şekliyle üç taraflı sistem olarak ele alıp değerlendirmesini yapmaya gayret edeceğiz. Kredi kartını kullanarak alış veriş yapan kart hamili, kartı veren bankaya borçlanmaktadır. Genel uygulamada banka 30’ar günlük dönemlerde hesap kesimi yapar ve bu dönem boyunca kartla yapılan harcamaları “ekstre” dediğimiz hesap bildirim cetveli ile kart hamiline bildirir. Cetvelde bildirilen borç için banka, kart hamiline yaklaşık 10 günlük ödeme süresi tanır. Bu süre sonunda ödenmeyen borç için günlük gecikme faizi işletir.
Ülkemizde kredi kartlarına dair her türlü faaliyet BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) tarafından denetlenip, tüm banka ve finans kurumları tarafından verilen kartların faiz oranları ve faiz hesaplama yöntemleri bu kurumun resmi internet sitesi olan “www.bddk.org.tr/bankabilgileri/kredibilgileri.aspx”’de güncel olarak yayınlanmaktadır. 4
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi; üç taraflı kredi kartı sisteminde, kartı çıkaran veya hizmete sunan banka ile, kart hamili, bir de anlaşmalı dükkân sahipleri vardır. Kartı hizmete sunan banka ile kart hamili arasında bir kredi kartı sözleşmesi olduğu gibi, banka ile pos cihazı bulunan üye işyeri arasında da, işyeri sözleşmesi mevcuttur. Bu durumda banka her iki sözleşmede taraf olmaktadır. Ancak meselemiz, kredi kartının kullanımı olduğu için banka ile kart hamili arasındaki sözleşmeyi irdeleyip, İslâm fıkhında hangi konuya girdiğine bakacağız.
Banka ile pos cihazı bulunan üye işyeri arasındaki işyeri sözleşmesi ise pos cihazlarının kullanımıyla alâkalı olduğundan, bu meseleyi nasip olursa başka bir yazımızda ele alırız. Kredi kart sisteminin fıkıhta hangi akit türüne girdiği hakkında günümüz âlimleri arasında farklı mütâlaalar olmuştur. Bazıları bu akdi üçlü kefâlet olarak değerlendirmişlerdir. Bu itibarla banka, kart hamiline “Bu kartla yapacağın tüm alış verişlere muayyen bir limite kadar kefilim”; işyerine de, “Benim kartımla alış veriş yapmak isteyenlere muayyen bir limite kadar izin ver, kart hâmillerinin yaptığı alış verişlerinin ödemesi benim üzerimedir yani kefilim”, demiş oluyor. Bu itibarla banka burada alıcı veya satıcı olmuş olmaz yukarıdaki ifade doğrultusunda kefil konumunda olmuş olur. Bu mülahaza ile bakacak olursak, kredi kartı sisteminin caiz olup olmama meselesini, İslam fıkhına göre kefâlet meselesine göz atarak anlayabiliriz. Kefâlet:
Kefâletün bi’n-nefis, kefâletün bi’z-zaman ve kefâletün bi’l-mal olmak üzere üç kısma ayrılır. 5
Ancak meselemiz bu kısımların birinci ve ikinci kısımlarıyla alâkalı olmadığı için araştırmamızı üçüncü kısım olan “kefâletü’n bi’l-mal” meselesi üzerine sürdüreceğiz. Ve kefâlet ifadesi kullanıldığında bu üçüncü kısım kastedilecektir.