YEŞİLYOLCULAR | SANAL ALEMİN İMAM HATİP ŞUBESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

2 posters

    ...Haydi kızlar okula; başörtülüler Dünya'ya!...

    RanaNur
    RanaNur
    En Yeşilyolcu

    En Yeşilyolcu


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 731
    Nerden : Eskişehir
    Okul : Sakarya İlahiyat Fakültesi
    İleti : Hâdim-ul Kur'an / Hâfiz-ul Kur'an..
    Ruh hali : ...Haydi kızlar okula; başörtülüler Dünya'ya!... Utanga10
    Teşekkür : 8
    Puanı : 304
    Kayıt tarihi : 11/08/08

    ...Haydi kızlar okula; başörtülüler Dünya'ya!... Empty ...Haydi kızlar okula; başörtülüler Dünya'ya!...

    Mesaj  RanaNur Çarş. Ekim 29, 2008 12:23 pm

    ...Haydi kızlar okula; başörtülüler Dünya'ya!...


    Fatma K. BARBAROSOĞLU'nun yazısı...


    Türkiye!

    Haydi kızlar okula kampanyaları, başı örtülü kızlar için "haydi kızlar dünyaya" diye sürdürülüyor son on yıldır. Başörtülüleri, "dünyaya açan" hukukçularımız, başörtülü kızları çok seviyor. Çok beğeniyor. Onları çok muhkem buluyor. Girdikleri her yerde, herkesi kendilerine benzetecek kadar muhkem. Ah ama kızlar bu muhkemliğe inanmıyor. Öyleyse ne yapmalı!? Bu kızlara buraları dar etmeli. Dar etmeli de kızlar dünyaya sefere çıkmalı. Orta Asya bozkırlarından yola çıkıp Bizans'ı içeriden fetheden akıncı dervişler gibi.

    21. Yüzyıl kadınların yüzyılı. Kadınlarımız bilgili, birikimli ve dünya vatandaşı olmaz ise biz bu yarışı kaybederiz! Kadınlarımız bir değil iki dil bilmeli. Burada, Türkiye'de onca masrafa rağmen kimselere dil öğretemiyoruz. Hele zorlayalım başörtülü kızları. Hele gitsinler.

    Gittiler. Bir değil, iki değil, üç dil biliyor bazıları.

    "Sizin şer sandığınızda hayır, hayır sandığınızda şer vardır" buyuruyor Rabbimiz.

    Ah siz hiç bilmiyorsunuz. Anayasamız ne kadar öngörülü. Modern dünyayı "kadınlar" yüzünden kaybettik ya! Postmodern dünyayı kadınlarla kazanacağız. Arada üzüntüsünden kanser olanlar, verem olanlar, depresyona girenler varmış. Olsun. "Her şey devlet için!

    Almanya!

    Daha önce Berlin'de tanıştığımız, kendi yaşıtlarıyla mukayese edilmeyecek kadar güzel Almanca ve Türkçe konuşan Berlin doğumlu genç dostumuz bizi, Frankfurt'ta buluyor. Sanem. Sanem ve Ayşegül bize Kemal Aykut'un armağanı. Kemal Aykut neredeyse bütün Almanya'nın "Kemal ağabeyi". Herkesi birbiriyle dost eylemeye çalışan iklimiyle, yıllardır Kaf Dağı ve Avrupa Günlüğü'nü çıkarıyor. Ve Almanya'nın yağmurlu iklimine bir avuç Türkiye güneşi katıyor.

    Sanem ve arkadaşları bizim taze umudumuz. Nazlı, Ayşegül, Meral, Gülşah, Yasemin, Zeynep. Kimi felsefe okuyor, kimi tarih. Kimi hukuk, kimi sosyoloji. Ama en çok da Türkoloji okuyorlar. Buraya bir mim koyunuz. Hangi sahada ilim tahsil ederlerse etsinler hem iyi bir Türkçe'ye, hem de mükemmel bir Almanca'ya sahipler. Zeynep hariç diğerlerini Berlin'de tanıdım.

    Berlin'in ruhuna dahil olmamızı sağlayan Ayşegül'ün yerini Frankfurt'ta Zeynep ile Sanem aldı. Onlarla Frankfurt'un ruhuna yolculuk yaptık. Neden tipik bir Frankfurtlu olmayacağına dair küçük bir gezinti. Bu yolculuğu eğer "gündem yırtılması" olmaz ise sizlerle daha sonra paylaşırım. Ama bugün Anayasa Mahkemesi'nin son kararının düşürdüğü "ışık" ile, sizlere Frankfurt Kitap Fuarı'ndaki başörtülüleri anlatmayı düşünüyorum.

    Hayır başörtülüleri görünce yazmak ile saç arasında kurmuş olduğu sağlam yapının istimlak edildiğini düşünüp, "ay bunlar ne arıyor" burada diye şaşıran "kelimesizleri"; ya da bir yayınevi standında ayaküstü konuşurken yanımıza gelip, özellikle yakasındaki rozeti düzeltmeye, daha doğrusu göstermeye çalışarak "ulusalcı kimlik" vurgusuyla, "burada defile var galiba" diyerek tacize yeltenenleri yazmayacağım.

    Temsili bir dünya olarak konumlanmış olan Frankfurt Kitap Fuarı'nda; çeşitli ülkelerden gelmiş başörtülü kadınların başlarını örtme biçimiyle, Türkiyelilerin ister Türkiye'den gelsin ister Almanya'da doğup büyümüş olsun, başlarını örtme biçimi arasındaki farkı anlatmak istiyorum. Bu farkı bu kadar net olarak ilk defa Frankfurt Kitap Fuarı'nın temsili ikliminde gördüm ve bize sorulan iğne/iğneli soruların "hakikatini" anladım.

    Türkiye'de laik çevrelerin başörtülülerin "iğne" sayısı üzerinden onların ne kadar radikal ya da tutucu oldukların test ettiklerini çeşitli tv programları ve "pek bilimsel" makaleler sayesinde biliyoruz. Yabancı gazetecilerin çekinerek ve binbir özür ile, "siz çocuklarınızı öpmez misiniz? Kucağınıza almaz mısınız?" diye sordukları soruları şaşırarak dinlerken; arkasından kurulan "yani başınızdaki bu iğneler onlara batmaz mı?" sorusuna aşina olduğum halde, İslam dünyası ile Türkiye'nin baş bağlama farkını iğneler üzerinden okumamıştım. Evet bütün dünyada "Türk tipi baş örtme" diye bir şey var, ve bu yüzden başı örtülü bir kadının Türk olup olmadığını hemen anlayabilirsiniz. 18.Yüzyıl'ın sonlarında ve 19 Yüzyıl'da İstanbul tarzı denilen bir örtünme şekli bütün dünyada biliniyor idi. Anlatmaya çalıştığım o tarzın devamı sayılabilecek bir şey değil.

    Örnekler, söylemek istediklerimin resmini çizmeme yardımcı olacak. Frankfurt Kitap Fuarı'nı görmeyenler için şöyle bir tasvir yapalım önce: Fuar alanını bir şehir, ülkelerin yer aldığı bölümleri de mahalle olarak düşünün. Her mahalle iki kattan oluşuyor. Sekize kadar varan rakamların her biri 8.0/8.1 olarak ikiye ayrılıyor. Türkiye'nin bulunduğu mahalle 5.1. Türkiye'nin alt katında yani 5.0'da Balkan ülkeleri, İran, Arap ülkeleri, Baltık ülkeleri ve Rusya var.

    5.1'de (Yani Türkiye) tesettürlü kadınlar merkeze alındığında; kıyafetlerin modernliği ve başların çok itina ile oluşturulmuş muhkem örtüsü dikkat çekiyor. 5.0'- da ise bedenleri örten uzun pardesüler, öylesine örtünülmüş gibi duran baştan kaydı kayacak izlenimi veren başörtüler ile tamamlanıyor. Bunu hem İran standındaki başörtülü görevliler, hem de Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki son derece marka kıyafetler giymiş görevlilere bakarken fark ettim. Birleşik Arap Emirlikleri'nin standında, meşhur bir markanın kendini imleyen desenleri ile başını örtmüş olan genç kadının, yerlere kadar uzun ve bol abayesini, kafadan düştü düşecek iğreti bir baş örtme ile tamamlaması dikkatimizi çekti.

    Türkiye'deki dindar kadınların, başını örtmeyen kadınlar ile aradaki farkı kapatacak kadar modern kıyafetler giymesine rağmen; başlarını bütün İslam dünyasından daha muhkem bir şekilde örtmeleri üzerinde düşünmek gerekiyor.

    Türk kadınlarını, dışarıdan gelecek her türlü fiziki etkiye karşı tedbirli olmaya zorlayacak kadar muhkem ve "katı" bir şekilde başlarını örtmeye zorlayan sebep nedir? Başörtüsü yasakları başörtülülerin başlarını daha muhkem ve korunaklı olarak örtmesini sağlıyor evet, ama sosyal olayları tek bir sebebe bağlamak mümkün değil.

    Günlerdir yazdığım uzun yazılar ile editörümüzün sabrını zorladım. Cuma günü buradan devam edelim.

    YENİŞAFAK
    ..::mücahit::..
    ..::mücahit::..
    YY


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 623
    Yaş : 35
    Nerden : KONYA
    Okul : Seydişehir İhl
    İleti : ..::madem ki ölüm bir defa neden ALLAH için olmasın::..
    Ruh hali : ...Haydi kızlar okula; başörtülüler Dünya'ya!... Tuhaf10
    Teşekkür : 12
    Puanı : 352
    Kayıt tarihi : 06/08/08

    ...Haydi kızlar okula; başörtülüler Dünya'ya!... Empty Geri: ...Haydi kızlar okula; başörtülüler Dünya'ya!...

    Mesaj  ..::mücahit::.. Çarş. Ekim 29, 2008 7:03 pm

    Gayet güzel farklı bir bakış açısı içerisinde yazılmış

    hoş bir yazıydı paylaşımın için teşekkürler hocam Smile Smile Smile

      Similar topics

      -

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 8:12 am