YEŞİLYOLCULAR | SANAL ALEMİN İMAM HATİP ŞUBESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Elinden geliyorsa hisset!!

    tuana__
    tuana__
    Yolcu

    Yolcu


    Kadın
    Mesaj Sayısı : 221
    Nerden : YEŞİL BURSAM!!!
    Okul : ..::BAİHL::..
    İleti : Sevmeyi bilene emir, lütuftur maşuktan...
    Ruh hali : Elinden geliyorsa hisset!! Olgun10
    Teşekkür : 0
    Puanı : 73
    Kayıt tarihi : 16/10/08

    Elinden geliyorsa hisset!! Empty Elinden geliyorsa hisset!!

    Mesaj  tuana__ Çarş. Kas. 26, 2008 6:53 pm

    Elinden geliyorsa hisset!! Blank

















    Elinden geliyorsa hisset!! 7705


    Her yıl ilk hacı kafilesi kutsal topraklara uğurlanırken TV muhabiri hacı adayına sorar:
    -Duygularınızı öğrenebilir miyiz?
    Hacı adayımız da cevap verir:
    - Çok heyecanlıyım; Allah herkese nasip etsin!

    Yıllardır televizyonlarda bu sahneleri seyreder ve merak ederdim; insanları heyecanlandıran nedir? Onları o duygu selinin içinde başkaları için de dua etmeye yönelten hisler nasıl hislerdir? O “heyecanlıyım” kelimesinin içinde ne gibi duygular, hangi düşünceler saklıdır? Sadece bir tek kelime ile duygularını ifade etmeye çalışan hacı adayı, aslında neleri anlatmak istemekte de -bildiği kelimeler yaşadıklarını, hissettiklerini anlatmaya yetmediği için- yalnızca “heyecanlıyım” kelimesiyle ifade etmeye çalışmaktadır duygularını?

    Geçen yıl; bizden bir önceki kafileyi uğurlarken aynı soruya muhatap olan bir kardeşimizin, yine aynı kelimeyle duygularını ifade etmeye çalışması beni o gece geç saatlere kadar düşündürdü. Hac farîzasını yerine getirmek üzere on beş gün sonra yola çıkarken, ben aynı soruya muhatap olsaydım neler söylerdim? O “heyecanlıyım” kelimesinin içine hangi duygu ve düşüncelerimi sarardım? O tek kelimeyle ifade etmeye çalıştığım duygularım neler olurdu? İşte aklıma gelenler: Sıradan bir çobanı, bir padişah huzuruna çağırsa; kendi sarayına, mâlikânesine davet etse! Üstelik o davette kendisinin en çok sevdiği, muhatap aldığı, teb’asına üstad ve muallim tayin ettiği, kendisini sevmenin ancak O’nu sevmekten geçtiğini beyan ettiği bir halîlini, bir habîbini ziyaret imkânını da bahşetse; o çoban neler hisseder? Ne kadar sevinir? Hangi heyecan kasırgalarının önünde alabora olur?

    Ey Osmanoğlu! Şu anda 700 bin kişi hac farîzasını yerine getirmek üzere sıra bekliyor Türkiye’de. O kutsal topraklara gidecek maddî imkânı bulamayan, bulduğu halde “kontenjan” engeline takılarak bu arzusuna nail olamayan yüz milyonlarla insan bütün âlem-i İslâm’da sırada beklerken!.. Kendilerine sıra gelenlerin, “Allah ve Resûlü’nün davetini alan, kendilerine Allah’ın davetinin ulaştığı bahtiyarlar” gözü ile bakılırken insan neler hisseder?! Âlemlerin Rabbi olan; taşından toprağına, havasından suyuna, yıldızından böceğine, meleğinden semeğine kadar bu kâinatı bütün zerrâtıyla yaratıp tasarruf eden Hâlık-ı Kâinat, Sâni-i masnûat , Rahîm-i Kerîm olan Allah (C.C.) seni davet etmiş, sana “gel kulum” demiş; seni kendine muhatap ittihaz etmiş! Sen neler hissetmelisin?



    Günde beş vakit yöneldiğin; “Kıblem” dediğin; Kâinat’ın Sultanı ile mükâlemende odak noktası ittihaz ettiğin yere giderken neler hissetmelisin? Hacer-ül Esved’i, Mültezem’i, Makam-ı İbrahim’i görmeye; yavrusuna bir yudum su bulabilmek için çaresizce çölde bir Safa’ya, bir Merve’ye koşturan Hz. Hacer’in duygularını yaşamaya aday bir Müslüman olarak sen neler hissetmelisin? Kâinatın, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı; “levlâke hitabına mazhar” Habîbullah’ın ayak bastığı topraklara yüz sürme bahtiyarlığına aday bir mü’min olarak neler hissetmelisin? Günler ve geceler boyunca “kâinatın merkezi”ne karşı oturup, “kâinat’ın Yaratıcısı”nı düşünen Habîbullah’ın tırmandığı tepelere tırmanmaya, yaşadığı mağaraları görmeye aday bir mü’min olarak neler hissetmelisin? Bedr’i, Uhud’u Hendek’i, Hudeybiye’yi; Gar-ı Hira’yı, Gar-ı Sevr’i görmeye, hayalen de olsa yeniden yaşamaya aday bir insan olarak neler hissetmelisin? Arafat’da mahşerin provasını yapmak üzere hazırlanan bir mü’min neler hissetmelidir?

    Dünyanın dört bir yanından aynı gaye, aynı heyecanla; aynı yerleri görmek, aynı halleri yaşamak için çoluk çocuğundan, eşinden dostundan ayrılıp gelmiş; renkleri farklı, dilleri farklı kardeşlerinle kucaklaşmaya aday bir Müslüman neler hisseder?

    “Kim Allah için hacceder de bu sırada kötü söz ve davranışlardan sakınırsa, annesinden doğduğu gün gibi (temiz ve günahlarından arınmış olarak evine) döner” (Buhari, Hac, 4; Müslim, Hac, 438) Buyuran bir peygamberin ümmeti olarak, böyle bir imkâna kavuşmanın arefesinde; pişmanlık duyduğun günahlarından kurtulma, hatalarından sıyrılma, yepyeni bir insan olma ihtimali önünde dururken insan neler hisseder?
    Senin tanıdıkların, komşuların, arkadaşların, husûsan aynı yolun yolcusu, aynı dâvânın savunucusu olduğunu söylediğin, Risale-i Nur Kardeşliği ile bağlandığın kardeşlerin, seni duada vekil yapıp isteklerini sana havale etmişken, seni elçi bilip seninle Habîbullah’a selâm göndermişken, seni aslâ lâyık olamadığın böyle bir makama lâyık görmüşken sen neler hissetmelisin? Neler duymalısın? “Heyecan” kelimesine hangi duygularını sarıp sarmalamalı ve hangi buğulu göz, hangi titreyen kalb ile bu duygularını ifade etmelisin?

    Düşün; düşün; düşün ve elinden geliyorsa hisset!...


    .........
    Cemil Arıkan







      Similar topics

      -

      Forum Saati Çarş. Mayıs 08, 2024 3:08 am