Bir gün Muhammed b. Yusuf Ferganî k.s. Hazretleri, Hatem-i Esam k.s. Hazretleri’ni vaaz ederken gördü ve kendisine:
– Ey Hatem, görüyorum ki halka nasihat ediyorsun. Peki sen güzel namaz kılabiliyor musun, diye sordu.
Hatem-i Esam k.s.:
– Evet kılabiliyorum, diye cevap verdi.
– Nasıl kılıyorsun, diye sorunca da:
– Namaz vakti girince güzel bir şekilde abdest alırım. Namaz kılmak istediğim yere gelir ve bütün azalarımla namaza hazır oluncaya kadar orada bir süre otururum. Allah Tealâ’nın emrini yerine getirmek için kalkarım. İlâhi heybeti düşünerek namaza girmeye hazırlanırım. Kâbe’yi iki kaşımın arasında, sırat köprüsünü ayaklarımın altında, cenneti sağımda, cehennemi solumda, ölüm meleği Azrail Aleyhisselam’ı arkamda farz ederim. Kıldığım namazın son namazım olduğu düşüncesiyle, korku ile ümit arası bir halde tekbir alırım. Usulüne uygun olarak tane tane ve manasını düşünerek Kur’an’ı okurum. Huşû ile rukûya eğilir, tevazu ile secdeye giderim. Tam bir sükûnet içinde teşehhüde otururum. Sünnete uygun selam verir, kıldığım namazı Rabbime arz ederim.
Yaşadığım sürece namazı güzel bir şekilde kılmaya gayret gösteririm. (Namazı hakkıyla eda edemediği için) nefsimi kınarım. Kabul edilmeyeceğinden endişe eder, korku ve ümit arası bir halde kabul edilmesini ümit ederim. Namazı bana öğretene teşekkür eder ve bana soran kimselere de onu öğretirim. Beni hidayete ulaştırdığı için Rabbime hamdederim, dedi.
Bu sözler üzerine Muhammed b. Yusuf k.s. şöyle dedi:
– Senin gibi olan kimseler halka nasihat etmeye daha uygundur.
(Şihâbüddin Sühreverdî, Avârifü’l-Meârif; İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn)
– Ey Hatem, görüyorum ki halka nasihat ediyorsun. Peki sen güzel namaz kılabiliyor musun, diye sordu.
Hatem-i Esam k.s.:
– Evet kılabiliyorum, diye cevap verdi.
– Nasıl kılıyorsun, diye sorunca da:
– Namaz vakti girince güzel bir şekilde abdest alırım. Namaz kılmak istediğim yere gelir ve bütün azalarımla namaza hazır oluncaya kadar orada bir süre otururum. Allah Tealâ’nın emrini yerine getirmek için kalkarım. İlâhi heybeti düşünerek namaza girmeye hazırlanırım. Kâbe’yi iki kaşımın arasında, sırat köprüsünü ayaklarımın altında, cenneti sağımda, cehennemi solumda, ölüm meleği Azrail Aleyhisselam’ı arkamda farz ederim. Kıldığım namazın son namazım olduğu düşüncesiyle, korku ile ümit arası bir halde tekbir alırım. Usulüne uygun olarak tane tane ve manasını düşünerek Kur’an’ı okurum. Huşû ile rukûya eğilir, tevazu ile secdeye giderim. Tam bir sükûnet içinde teşehhüde otururum. Sünnete uygun selam verir, kıldığım namazı Rabbime arz ederim.
Yaşadığım sürece namazı güzel bir şekilde kılmaya gayret gösteririm. (Namazı hakkıyla eda edemediği için) nefsimi kınarım. Kabul edilmeyeceğinden endişe eder, korku ve ümit arası bir halde kabul edilmesini ümit ederim. Namazı bana öğretene teşekkür eder ve bana soran kimselere de onu öğretirim. Beni hidayete ulaştırdığı için Rabbime hamdederim, dedi.
Bu sözler üzerine Muhammed b. Yusuf k.s. şöyle dedi:
– Senin gibi olan kimseler halka nasihat etmeye daha uygundur.
(Şihâbüddin Sühreverdî, Avârifü’l-Meârif; İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn)