İmandan, Salih amellerden bahseden, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye eden sûreye, zaman anlamına gelen “Asr” sûresi gelmiştir.
Asır, içinde bulunulan vakittir.
***
Zaman büyük bir nimettir. Efendimiz (s.a.v): “İnsanlar iki şeyde aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit.” buyurmuşlardır. ALLAH(c.c.) kulundan iş ister, insanın dünyaya geliş gayesi de budur.
“Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım (Zariyat: 51/56)” denilmektedir ayet-i kerimede. Amel için de zaman gerekmektedir. “İki günü denk olan zarardadır.” Buyuran Aleyhisselatü vesselâm Efendimiz vaktin önemini bir başka Hadis-i Şeriflerinde şöyle beyan buyururlar: “Hiçbir sabah yoktur ki tan yeri, iki melek şunları söylemeden ağarsın: Ey Âdemoğlu! Ben yeni bir günüm ve senin davranışlarına şahidim. O halde beni en iyi şekilde kullan. Çünkü Kıyamet Günü’ne kadar bir daha gelmeyeceğim.”
Çektikleri sıkıntılarla zamana tân edenlere, bir düşünür:
“Zaman bozuldu fesat var diyorlar
Zaman bozulmadı kendileri fesat” der.
Her andan mes’ul oluşumuz Kitâb-ı Kerim’de: “Acaba insan başıboş bırakılacağını mı sanır” ayetiyle belirtilir. (Kıyame: 75/36). O halde Müslüman, günlük programını yaparken şu hususa dikkat eder:
1. İbadet
2. Geçimini temin
3. Sabah, öğle ve yatarken kendini hesaba çekme
İmam Şâfii (r.h.a.), arifanın sohbetinden zaman ile ilgili şu prensipleri edindiğini söyler:
* Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
* Kendini Hakk ile meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
Tatillerin nasıl değerlendirileceği düşünülecek olursa, “O halde boş kaldın mı hemen yorul. Ve her işinde ancak Rabbine sarıl.” (İnşirah: 94/7- ayetleri bize gereken cevabı verir. Namazdan, ibadetten, inancın yolunda gayretten sonra tekrar hayırla işe koş.
Es’âd-ı Erbîlî (k.s.):
“Terket hevâ-yı ıyşini lutfeylesin cânan sana,
Sarf etme zâyi vaktini vermez şifâ seyran sana”
Beytiyle vakitlerimizi nefse uymakla değil, ALLAH’ın emirlerini yaşamakla geçirdiğimizde gerçek şifanın kazanılacağını ifade eder.
Asır, içinde bulunulan vakittir.
***
Zaman büyük bir nimettir. Efendimiz (s.a.v): “İnsanlar iki şeyde aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit.” buyurmuşlardır. ALLAH(c.c.) kulundan iş ister, insanın dünyaya geliş gayesi de budur.
“Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım (Zariyat: 51/56)” denilmektedir ayet-i kerimede. Amel için de zaman gerekmektedir. “İki günü denk olan zarardadır.” Buyuran Aleyhisselatü vesselâm Efendimiz vaktin önemini bir başka Hadis-i Şeriflerinde şöyle beyan buyururlar: “Hiçbir sabah yoktur ki tan yeri, iki melek şunları söylemeden ağarsın: Ey Âdemoğlu! Ben yeni bir günüm ve senin davranışlarına şahidim. O halde beni en iyi şekilde kullan. Çünkü Kıyamet Günü’ne kadar bir daha gelmeyeceğim.”
Çektikleri sıkıntılarla zamana tân edenlere, bir düşünür:
“Zaman bozuldu fesat var diyorlar
Zaman bozulmadı kendileri fesat” der.
Her andan mes’ul oluşumuz Kitâb-ı Kerim’de: “Acaba insan başıboş bırakılacağını mı sanır” ayetiyle belirtilir. (Kıyame: 75/36). O halde Müslüman, günlük programını yaparken şu hususa dikkat eder:
1. İbadet
2. Geçimini temin
3. Sabah, öğle ve yatarken kendini hesaba çekme
İmam Şâfii (r.h.a.), arifanın sohbetinden zaman ile ilgili şu prensipleri edindiğini söyler:
* Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
* Kendini Hakk ile meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
Tatillerin nasıl değerlendirileceği düşünülecek olursa, “O halde boş kaldın mı hemen yorul. Ve her işinde ancak Rabbine sarıl.” (İnşirah: 94/7- ayetleri bize gereken cevabı verir. Namazdan, ibadetten, inancın yolunda gayretten sonra tekrar hayırla işe koş.
Es’âd-ı Erbîlî (k.s.):
“Terket hevâ-yı ıyşini lutfeylesin cânan sana,
Sarf etme zâyi vaktini vermez şifâ seyran sana”
Beytiyle vakitlerimizi nefse uymakla değil, ALLAH’ın emirlerini yaşamakla geçirdiğimizde gerçek şifanın kazanılacağını ifade eder.