YEŞİLYOLCULAR | SANAL ALEMİN İMAM HATİP ŞUBESİ

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    ..::İman Artıp Azalır mı?::..

    ..::mücahit::..
    ..::mücahit::..
    YY

    Erkek
    Mesaj Sayısı : 623
    Yaş : 35
    Nerden : KONYA
    Okul : Seydişehir İhl
    İleti : ..::madem ki ölüm bir defa neden ALLAH için olmasın::..
    Ruh hali : ..::İman Artıp Azalır mı?::.. Tuhaf10
    Teşekkür : 12
    Puanı : 352
    Kayıt tarihi : 06/08/08
    081108

    ..::İman Artıp Azalır mı?::.. Empty ..::İman Artıp Azalır mı?::..

    Mesaj  ..::mücahit::..

    İman Artıp Azalır mı?:

    ..::İman Artıp Azalır mı?::.. 1277256eo3
    İmanın ziyade ve noksanlık kabul edip etmemesine gelince: Bu mesele imanın hakikati hususundaki ihtilafın fer’idir.

    “İman tasdikten ibarettir.” diyenlere göre ziyade ve noksanlık kabul etmez. Bazıları: “Ziyade kabul eder fakat eksiklik kabul etmez; çünkü eksikliği kabul ederse iman olmaktan çıkar.” demişlerdir. İmam Malik’in kavli de budur. Bu mesele kendisine sorulunca Hz. İmam: “İmanın ziyadelik kabul edeceğini Allah Teala Kur’an’da zikretmiştir.” Demiş; noksanlığı kabulü hususunda tevakkuf ederek noksanlığı kabul ederse bütün imanın gideceğini söylemiştir.

    Bu babta Şafiilerden İmam Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail Temimi et-Tahrir adlı Müslim şerhinde şunları söylemiştir: “İman lügatte tasdik demektir. Eğer ondan bu mana kastedilirse iman ne eksilir ne de artar. Çünkü tasdik parçalanmayı kabul eden bir şey değildir ki, bazen kemali, bazen de noksanı tasavvur edebilsin. Ama şeriat dilinde iman kalple tasdik, aza ile ameldir. Böyle tefsir edildiği takdirde ona ziyade ve noksan arız olabilir. Ehl-i sünnetin mezhebi de budur, tahkike göre bu husustaki hilaf şudur: Kalp ile tasdik eden bir kimse, imanın icabı olan amelleri tasdikiyle bir araya getirmezse acaba kendisine mutlak surette mü’min denilir mi denilmez mi? Bizce muhtar olan kavle göre ona mü’min deniemez. Peygamber (s.a.v.): “Zani olan bir kimse zina ederken mü’min olarak zina etmez.”[1] buyurmuştur. Çünkü bu adam imanın mucibiyle amel etmemiştir ki mü’min denilmeye hak kazansın.”

    Malikilerden İbn Battal da Buhari şerhinde şöyle diyor: “Ümmetin Ehl-i Sünnet ve’l-cemaatinden gelmiş ve geçmiş bütün ulemanın mezhebi şudur ki: İman kavil ile amelden meydana gelir ve hem artar hem eksilir. Arttığına ve eksildiğine delil, Buhari’nin zikrettiği “İmanları kat kat artsın diye” (Fetih: 48/3) “İman edenlere gelince, sure onların imanlarını artırdı.” (Tevbe: 9/124) ve emsali ayetlerdir. Binaenaleyh bir kimsenin artmayan imanı noksan demektir. İman lügatte tasdikten ibarettir denilirse; bunun cevabı şudur: Tasdik bütün amellerle kemal bulur. Bir mü’minin hayırlı amelleri ne kadar çok olursa imanı da o nisbette mükemmelleşir. İşte iman bu amellerle artar; onların noksanlığı ile azalır. Ne zaman iyi ameller azalırsa imanın kemali noksanlaşır; ameller artarsa imanın kemali de ziyadeleşir.”

    İman hakkında söylenen sözlerin ortası budur. Allah ve Rasulü’nü tasdike gelince; onun noksanı olamaz. Bundan dolayıdır ki bazı rivayetlere göre imam Malik (r.a.) imanın noksan kabul etmesine kail olamamıştır. Zira tasdikin noksanı olamaz. Tasdik noksan kalırsa, şek ve şüphe olur ki; artık ona iman denilmez.

    Ulemadan bazıları: “İmam Malik’in iman noksan kabul eder diyememesi, günah işleyen mü’minleri kâfir sayan haricilere uyduğu zannedilmesin diyedir. Yoksa İmam Malik bu meselede Ehl-i Sünnetle beraberdir; o da onlar gibi imanın noksanlık kabul ettiğine kaildir.” diyorlar.

    Ashab-ı Kiramdan; Ömer b. El-Hattab, Ali b. Ebi Talib, İbni Mesud, Muaz, İbni Abbas, İbni Ömer, Ammar b. Yasir, Ebu’d-Derda, Ebu Hureyre, Huzeyfe, Selman, Abdullah b. Revaha, Ebu Umame, Cündüb b. Abdillah ve Aişe (r.a.) hazeratıyla tabiinden; Ka’bü’l-Ahbar, Urve, Atâ’, Tâvûs, Mücâhid, Sâid b.Cübeyr, Hasan-ı Basrî, Yahya b. Ebî Kesir, Zühri, Katâde, İbrahim Nahaî, İbni Ebi Leyla, İbni Mubarek, Ebu Zür’a, Ebu Hâtim, Ebu Davud ve daha nice ulemâ-i kiram, îmamın ziyade ve noksan kabul edeceğine kâil olmuşlardır. Ebu Sevr ile imam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in mezhebi de budur.

    Vâkıa Mâüridiler: “İman ziyade ve noksan kabul etmez” demişlerse de bu söz asl-ı imana râcîdir. Kuvvet ve zâ’f nokta-i nazarından ziyade ve noksan olanlara göre de câizdir. Binaenaleyh bu meselede bütün ehl-i sünnet uleması müttefiktir. Aradaki nizâ sözden ibarettir.

    Dalalet fırkalarından Kerramiye ile Mürcie’den bazılarına göre îman sadece dil ile ikradan ibarettir. Onlara göre münafıklar mü’mindir. Bu kavli reddeden en kuvvetli delil icmâ’dır. Zira münafıkların kâfir sayılacağına icma-ı ümmet mün’akid olmuştur.

    İmam Nevevi imanda bizzat tasdikin de ziyade ve noksan kabul edeceğine kaildir. Ona göre fazla tefekkür ve bir çok delillerin bir birini te’yid ve takviye etmesi tasdikin artmasına sebeb olur. Bundan dolayıdır ki sıddîkların imanı başkalarının imanından daha kuvvetlidir. Onların imanlarına şüphe ârız olmaz; hiçbir halde imanları sarsılmaz. Fakat başkalarının durumu böyle değildir. Bu cihet inkâr götürmez bir hakîkattır. Nevevi, Müslim şerhinde şöyle diyor: “Aklı başında olan hiç bir kimse şüphe etmez ki bütün avâm tabakasının tasdiki sırf Ebu Bekr (r.a.)‘ın tasdikine denk olmaz...” Nevevi bu husustaki beyâtına şöyle devâm ediyor: “Bir mü’minin, ehl-i kıble olduğuna hükmedilmesi ve cehennemde ebedi kalmayacak şekilde mü’min olabilmesi için mutlaka kalbiyle İslam Dinine, her türlü şüphelerden hâli kesin bir i’tikadla inanması, Allah ve Rasulüne inandığını şehâdet getirerek söylemesi icâbettiğinde ehl-i sünnetin bütün hadis, fıkıh ve kelam uleması müttefikan kaildirler. Allah ile peygamberden yalnız birine şehadet getiren asla ehli kıble olamaz. Ancak dilindeki bir kusur veya eceli gelmek gibi bir maniden dolayı şehadetin birini söyleyemezse o müstesnadır; ve mü’mindir. Allah ve rasulüne şehadet getirdikten sonra: “Ben İslâma muhâlif olan her dinden berîyim, demesi şart değildir. Lâkin yeni iman eden kimse Peygamberimiz (S.A.V.)’in Peygamberliğini yalnız araplara mahsus i’tikad eden kâfirlerden ise; müslümanlığına hükmedebilmek için behemehal İslamiyete muhalif olan bütün dinlerden teberri etmesi lazımdır. Bizim ulemamızdan yeni Şafiîlerden bazısı mutlak surette, yeni müslüman olan herkese teberriyi şart koşmuşlarsa da bu şart ehemmiyeti haiz bir şey değildir. Fakat yalnız “Lailaheillallah” der de “Muhammedun Rasulullah” demezse gerek mezhebimizin meşhur kavline gerekse ulemanın mezheblerine göre müslüman olamaz. Ulemamızdan bazıları: Müslüman olur, fakat kendisinden diğer bir şehadet getirmesi istenir; getirmezse mürted sayılır, demişlerdir.[2]


    [1] Buhari, Müslim.

    [2] Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Sönmez Neşriyat: 1/99-102.[/size]
    Bu yazıyı burda paylaş : reddit

    RanaNur

    Mesaj Ptsi Kas. 10, 2008 6:05 pm  RanaNur

    bilgilendirme için teşekkürler hocam..

      Similar topics

      -

      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 7:02 am