PEYGAMBER EFENDİMİZİN SPOR HAYATI
İslâm dini Müslümanları spora çeşitli sebeplerle teşvik etmiştir.
Müslümanlar Asr-ı saadetten itibaren Hazreti Peygamber (s.a.s)'in tavsiye ettiği sporlardan atıcılık binicilik güreş vs. sporlarla meşgul olmuşlardır.
ATICILIK
Müslümanların tarih boyunca en çok ilgi duyduğu spor dallarından biridir. Resulüllah atıcılığı daha çocuk iken öğrenilip ölünceye kadar bırakılmaması gereken bir maharet olarak nitelendirmiş; insanın boş kaldıkça canı sıkıldıkça dinlenme ihtiyacı duydukça vaktini değerlendirmek için sportif faaliyetlerle uğraşmasını uygun görmüştür.
Peygamberimiz bir gün atış yapmakta olan gruba rastlayınca ayakkabılarını çıkarıp atış sahası içerisinde yalınayak yürüdüğü ve onlara katıldığı bildirilmektedir. Yine o atıcılık eğitiminin yapılmasını devamlı teşvik etmekle kalmamış zaman zaman kendisi de atış poligonuna atıcıları teşvik ve seyretmeye gitmiş hatta atıcıları seyrederken onlardan bir tarafı tuttuğu da olmuştur.
BİNİCİLİK
Asr-ı saadette at yarışlarına özgü belli bir hipodrom bulunmamakla birlikte; şehir halkı sık sık tertiplenen at yarışlarına giderlerdi. Resulüllah (s.a.s) devrinde iki çeşit at yetiştirildiğini biliyoruz. Bunlardan biri koşu için; diğeri başka amaçlarla beslenirdi.
Bu arada deve eşek ve hatta insan yarışlarına da rastlanmaktadır. Ticaret kervanlarının gelip konakladıkları alan bu tür yarışlar için kullanılıyordu. Hazreti Peygamber'in de buraya zaman zaman bizzat gelip kazananları tespit ve bunlara ödül dağıttığı bilinmektedir.
Bir gün Resulüllah (s.a.s) Hazreti Ebu Bekir ve Hazreti Ömer ile binicilikte yarıştılar. Bu yarışta Peygamberimiz onları geçti. Hazreti Ebu Bekir ikinci Hazreti Ömer de üçüncü oldu.
GÜREŞ
Asr-ı saadette güreş sporu da pek yaygındı. Rükâne adında biri bu spor dalında ün yapmıştı. Hazreti Peygamber (s.a.s) bu pehlivan ile güreşmişti.
Rükâne İslâm'ı kabul etmek için Hazreti Muhammed (s.a.s)'in bizzat kendisiyle güreşmesini ve bu güreşte kendisini yenmesini şart koşmuştu Hazreti Peygamber bu teklifi kabul etmiş yapılan müsabakada kendisine son derece güvenen Rükâne'yi şaşırtacak derecede güreşmiş ve onu üç kez mağlup etmiştir.
Sonuçta Rükâne Müslüman olmuştu. Delikanlılık yaşındaki bazı sahabeler askeri seferlere katılabilmeye güçleri yettiğini Hazreti Peygamber'e ispatlamak amacıyla onun huzurunda güreşe tutuşurlardı.
Çünkü yaşı küçük olanlar şayet kendilerinden büyük olan diğer gençlere üstünlük sağlayabilirlerse gönüllü sıfatıyla bu savaşlara katılabilme hakkını elde ediyorlardı.
YÜZME
Hazreti Peygamber yüzmeyi çocukluğunda annesiyle gittiği Medine'de öğrenmişti. Müslümanlara bu sporu tavsiye ederek bir babanın çocuğuna öğretmesi gerekenler arasında yazı yazmanın ve atıcılığın yanında yüzme de zikredilmiştir.
Hazreti Muhammed (s.a.s)'ın Mekke ve Medine gibi yakınında deniz göl ve akarsu bulunmayan bir çevrede yüzme öğrenmeyi tavsiye etmesi dikkat çekicidir. Allah'ın anılmadığı her şey iş ve davranış önemsiz bir oyun sayıldığı halde aynı özelliği taşıyan atın terbiye edilmesi atıcılık sporu ile uğraşılması ve yüzmenin öğrenilme ve öğretilmesi yararlı oyunlar arasında kabul edilmiştir.
Öte yandan Mekkeliler "kürre" denilen bir tür ayak topu oynarlardı ve büyük kalabalıklar halinde oynayanları seyretmeye gelirlerdi. Mekke'nin her semtinde bu oyunu oynamak için sahaların bulunduğu ve Resulüllah (s.a.s)'ın bu oyunu yasaklamadığı haber verilmektedir.
Yine nakledildiğine göre Hazreti Peygamber bir gün aralarında hangisinin daha kuvvetli olduğunu bulmak için büyük bir taşı yerden kaldırmaya çalışan bir grup insanın yanından geçmiş ve bu yarışlarında hiçbir kötü taraf bulamamıştı.
KOŞU
Diğer sportif faaliyetlerin yanında koşuya da önem verilmiştir. Asr-ı saadette erkeklerin koşu yarışı yaptıkları sahabilerin Hazreti Peygamber'in huzurunda kendi aralarında yarış düzenledikleri ve Hazreti Ali'nin de çok hızlı koşan bir yarışçı olduğu bildirilmektedir.
O devrin kadınları genelde hiçbir sporla ilgilenmezlerdi. Ancak Hazreti Muhammed (s.a.s)'in Hazreti Aişe ile müşterek hayatlarında en az iki defa bizzat koşu şeklinde yarışa tutuştuğu bilinmektedir.
Bunların ilkinde Hazreti Aişe kazanmış ancak birkaç sene sonra herhalde vücut ağırlığından olacak yine giriştikleri bir yarışta Resulüllah kazanmıştı.
Dinimiz bazı prensiplerin göz önüne alınması durumunda sportif faaliyetlerle uğraşmanın bir sakıncası olmadığı görüşündedir.
Bu şartları şöyle sıralayabiliriz: Sadece eğlenmek dinlenmek ve zevk için oynanacak; namazın geçmesi veya gecikmesine sebep olmayacak; hiç bir menfaat beklenmeyecek; oyun sırasında dinimizin yasakladığı şeyler konuşulmayacak; tesettüre riayet edilecek; normal dinlenme ve eğlenme ölçülerini aşarak vakit israfına varan iptilâ halini almayacak ve en önemlisi oyunlar kumara âlet edilmeyecek.
,Sportif faaliyetlerin kumara âlet edilmesi kesinlikle yasaktır.